Ceza Mahkemesinde Maddi Bir Olayla İlgili Kesinleşmiş Bir Kabul Varsa Aynı Konu Hukuk Mahkemesinde Yeniden Tartışılmaz.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/4-1332 Karar No: 2021/973

Uyuşmazlık

Direnme yolu le Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu şikayet nedeniyle, davalı hakkında iftira suçundan dolayı yapılan soruşturmanın davacı hakkında görev kötüye kullanma suçundan yürütülen 2011/223 soruşturma sayılı dosya le birleştirildiği dikkate alındığında; mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilebilmesi için Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/223 soruşturma sayılı dosyasının sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

 

Gerekçe

Bu noktada öncelikle “Bekletici Sorun” başlığını taşıyan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeler Kanunu’nun (HMK) 165. maddesine değinilmelidir. 


Hukuk Muhakemeler Kanunu 165. madde;


(1)Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, dar makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya dar makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.


(2)Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya dar makamın çözümüne bağlı se mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya dar makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya dar makama başvurulmadığı taktirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir” hükmünü içermekte olup madde metninden de anlaşılacağı üzere, bir davada hüküm verilmesi başka bir davada incelenmekte ve kesin olarak karara bağlanacak olan bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı se, mahkeme o davanın sonuçlanmasını beklemek üzere yargılamayı erteleyebilir. O davanın sonuçlanmasını kendi bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapabilir. Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde iki dava arasında bağlantı var sayılır.


Uyuşmazlığın çözümü açısından; ayrıca ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş söyleyişle ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusunu düzenleyen kurallar üzerinde de durulması gerekmektedir.


Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi davasına etkisi, hukukumuzda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesinde “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin  faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdir ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü le yer almıştır.


Benzer düzenlemeyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74. maddesinde “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şeklide, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesini ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimin bağlamaz.” hükmü le hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. İlkenin esası; bir ceza kuralı ile kamu hukuku yönünden yaptırım amaçlanmışken, aynı uyuşmazlığa ilişkin hukuk kuralı ile kişilerin birbirlerine karşı hak ve ödevlerini düzenleyen medeni hukuk alanında bir yaptırım amaçlanmasına dayanmaktadır.


Bu açık hüküm karşısında; ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu le hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerini varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliği taşır. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı kararı ile de aynen benimsenmiştir.

Vurgulamakta yarar vardır k, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerini bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakim şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakim bunun tersine, öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (İlliyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi bir engel oluşturmaz (Hukuk Genel Kurulunun 16.09.1981 tarihli 1979/1-131 E., 1981/587 K.; 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı kararları).


Öte yandan, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Hukuk Genel Kurulunun 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 E., 1989/472 K.; 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K.; 09.04.2014 tarihli ve 2013/4-1008 E., 2014/490 K. sayılı kararları).

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu şikayet nedeniyle davalı hakkında iftira suçundan dolayı Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/3.2 soruşturma esas sayılı dosyası üzerinden soruşturma başlatıldığı, bu soruşturmanın davacı hakkında davalının davaya konu beyanları le şikayetçi olduğu görev kötüye kullanma suçundan yürütülen 2011/2.23 soruşturma esas sayılı dosya le birleştirildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.


Yukarıda açıklandığı üzere 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi) gereğince hukuk hakim ceza mahkemesi kararı le bağlı değilse de; ceza mahkemesince belirlenecek maddi vakıalar hukuk hakim yönünden de bağlayıcı olduğundan mahkemece, ceza soruşturması sonucunun beklenmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.

Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Leave a comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Select the fields to be shown. Others will be hidden. Drag and drop to rearrange the order.
  • Image
  • SKU
  • Rating
  • Price
  • Stock
  • Availability
  • Add to cart
  • Description
  • Content
  • Weight
  • Dimensions
  • Additional information
Click outside to hide the comparison bar
Compare