Medeni Hal Temelli Ayrımcılık: Bekar Erkeğe Ev Kiralamayan Ev Sahibine Ceza

Giriş

Günümüzde medeni hal, bireylerin sosyal ve ekonomik hayatlarında önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, bazı durumlarda, bu özel durum ayrımcılığa yol açabilmekte ve bireylerin temel haklarına erişimini kısıtlayabilmektedir. Bu makalede, bir bireyin bekar olması nedeniyle yaşadığı ayrımcılık ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun bu konudaki tutumu ele alınacaktır.

Somut Olayın Detayları

Medeni hal temelli ayrımcılık vakası, B. C. H. isimli bir bireyin, Ankara’da bir daireyi kiralamak istemesiyle başlar. B. C. H., “sahibinden.com” üzerinden ilanı gördüğü daire için Yağmur Gayrimenkul Danışmanlık Şirketi ile iletişime geçer. İlk görüşmeler olumlu geçerken, dairenin sahibiyle yapılan son görüşmede, ev sahibinin bekar bir kişiye daireyi kiralamak istemediği, daha sonra ise tercihini memur bir kiracıdan yana kullanmak istediği belirtilir. B. C. H., bu sürecin ardından, bekarlığı nedeniyle evi kiralayamamasının ayrımcılık olduğunu iddia ederek Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na başvuruda bulunur.


Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, bu ekran görüntülerini ve diğer delilleri değerlendirerek, B. C. H.’nin medeni haline dayalı olarak ayrımcılığa uğradığına karar verir. Ayrımcılık yasağının ihlal edildiği ve muhatabın, yani dairenin sahibinin, bu ihlale karıştığı tespit edilir. İhlalin etkisi ve sonucunun ağırlığı ile muhatabın ekonomik ve hukuki konumu göz önünde bulundurularak, muhataba 5958,00 Türk Lirası tutarında idari para cezası uygulanmasına karar verilir. 

Verilen Cezanın İncelenmesi

Kurum, yaptığı inceleme sonucunda, başvuranın medeni haline dayanarak ayrımcılığa uğradığı sonucuna varmış ve ilgili muhatap hakkında idari para cezası uygulanmasına karar vermiştir. Bu karar, medeni hal temelli ayrımcılığa karşı mücadelenin ne kadar önemli olduğunu ve bu tür ayrımcılık vakalarının kabul edilemez olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bu karar, benzer durumlarla karşılaşan diğer bireyler için önemli bir referans noktası oluşturmaktadır.

Hukuki Çerçeve ve Uluslararası Normlar

Türkiye’de ayrımcılıkla mücadele, Anayasa’nın 10. maddesi ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu gibi yasalarla güvence altına alınmıştır. Anayasa, her türlü ayrımcılığı yasaklarken, 6701 sayılı Kanun, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hal, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık dahil olmak üzere geniş bir yelpazeyi kapsar. Bu kanuni çerçeve, Türkiye’de yaşayan her bireyin eşit haklara sahip olması gerektiğini vurgular. 


Ayrıca, 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu, ayrımcılıkla mücadelede önemli bir yere sahiptir. Kanun’un 3. maddesi, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hal, sağlık durumu, engellilik ve yaş gibi temellere dayalı ayrımcılığı açıkça yasaklar. Bu kanun kapsamında, medeni hal temelli ayrımcılığa maruz kalan bireylerin Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na başvurarak hukuki süreç başlatmaları mümkündür. 


Uluslararası düzeyde ise, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 14. maddesi, sözleşme tarafından tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanmada ayrımcılığın yasaklanmasını temin eder. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ayrımcılık vakalarını değerlendirirken, AİHS’nin ilgili maddeleri çerçevesinde kararlar verir ve bu kararlar, ayrımcılıkla mücadelede önemli bir yargısal içtihat oluşturur. Türkiye’de ve Avrupa’da yargısal içtihatlar, medeni hal temelli ayrımcılıkla mücadelede önemli bir rol oynamaktadır. AİHM kararları, ayrımcılık vakalarında objektif ve makul olmayan her türlü farklı muamelenin ayrımcılık olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtir. Bu kararlar, Türkiye’deki hukuki uygulamalara ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun kararlarına yön vermektedir.

Sonuç

Medeni hal temelli ayrımcılık, hukuki olarak kabul edilemez bir uygulamadır ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile uluslararası hukuk normları tarafından yasaklanmıştır. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun somut vakada verdiği karar ve uyguladığı idari para cezası, medeni hal temelli ayrımcılığa karşı etkin bir mücadele yöntemi olarak önemli bir örnektir. Bu kararlar, ayrımcılığa maruz kalan bireyler için önemli bir hukuki başvuru yolu sunarken, aynı zamanda toplumda ayrımcılıkla mücadelenin önemini vurgulamaktadır. Medeni hal temelli ayrımcılığın üstesinden gelmek, yalnızca hukuki mekanizmalarla değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık ve duyarlılıkla mümkündür. Bu nedenle, hem devlet kurumları hem de sivil toplum örgütleri, medeni hal temelli ayrımcılığa karşı bilinçlendirme çalışmaları ve eğitim programları yürütmelidir. Böylece, toplumun her kesimi, ayrımcılığın kabul edilemez olduğu ve bireylerin eşit haklara sahip olduğu konusunda daha bilinçli hale gelebilir.

 

Ayrımcılıkla mücadele, yalnızca yasaların ve mahkeme kararlarının ötesinde, toplumsal bir değişim ve dönüşüm sürecidir. Bu süreçte, her bireyin ve toplumun tüm kesimlerinin aktif katılımı ve çabası gerekmektedir. Medeni hal, bireylerin özgür iradesine dayanan bir tercih olduğu kadar, bu tercihin sonuçlarına dayalı herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmama hakkını da içerir. Bu nedenle, medeni hal temelli ayrımcılığa karşı mücadele, bireysel özgürlüklerin ve temel insan haklarının korunması açısından büyük bir öneme sahiptir.

Select the fields to be shown. Others will be hidden. Drag and drop to rearrange the order.
  • Image
  • SKU
  • Rating
  • Price
  • Stock
  • Availability
  • Add to cart
  • Description
  • Content
  • Weight
  • Dimensions
  • Additional information
Click outside to hide the comparison bar
Compare