Anayasa Mahkemesi’nin Usule İlişkin Kazanılmış Hak İlkesine Yaklaşımı ve Kararı

1. Başvuru Konusu

Başvuru, iş kazasına bağlı olarak meydana gelen iş gücü kaybından doğan zararın tazmini talebiyle açılan davada Sosyal Güvenlik Kurumunca tespit edilen maluliyet oranına davası tarafından itiraz edilmemesi sebebiyle maluliyet oranı yönünden karşı taraf lehine usule ilişkin kazanılmış hak olduğu gerekçesiyle maluliyet oranının daha yüksek hesaplandığı Adli Tıp Kurumu raporunun hükme esas alınmaması suretiyle gerçek zararın belirlenmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, davanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Olay ve Olgular

Başvurucu, işçi olarak çalıştığı T. Madencilik ve Sanayi Yatırımlar Anonim Şirketine ait maden ocağında 24/6/2010 tarihinde meydana gelen kazada sol ayak tendonunda yırtık ve sağ elinde kesi oluşacak şekilde yaralanmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu tarafından düzenlenen raporda başvurucunun meslekte kazanma gücü kaybı/maluliyet oranı %14 olarak tespit edilmiştir.

 

Başvurucu 19/01/2012 tarihinde Soma 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebiyle belirsiz alacak davası açmıştır. Dava dilekçesinde, SGK Sağlık Merkezince yapılan değerlendirmede iş kazası sonucu meslekte kazanma gücü kaybı oranının %14 olarak tespit edildiğini belirten başvuru, buna dair raporu Mahkemeye hukuki delil olarak ibraz etmiştir. Dava devam ederken SGK Sağlık Merkezince yapılan kontrol muayenesi üzerine düzenlenen raporda da başvurucunun meslekte kazanma gücü kaybı oranı %14 olarak tespit edilmiştir. Yargılama sürecinde davalı işveren, SGK Sağlık Merkezince tespit edilen %14 maluliyet oranına itiraz etmiştir. Bunun üzerine Mahkeme dosyanın Adli Tıp 3. İhtisas Kuruluna gönderilerek gerektiğinde şahıs da hazır edilecek şekilde hakkında rapor aldırılmasına karar vermiştir. ATK tarafından düzenlenen raporda başvurucunun maluliyet oranı %19 olarak tespit edilmiştir.

 

Başvurucu, ATK tarafından düzenlenen raporda maluliyet oranının %19 olarak tespit edildiğinden bahisle zararının bu oran üzerinden hesaplanması gerektiğini belirterek söz konusu bilirkişi raporuna itiraz etmiş; Mahkeme bu itirazı reddetmiştir. Mahkeme davayı kısmen kabul etmiştir. Karar gerekçesinde özetle yargılama sürecinde ATK’dan alınan raporda davacının maluliyet oranının %19 olarak tespit edilmişse de davacının SGK tarafından tespit edilen %14 maluliyet oranına itiraz etmediği, bu orana davalı işveren tarafından itiraz edilmesi üzerine dosyanın ATK’ya gönderildiği, bu itibarla maluliyet oranı konusunda davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan SGK raporundaki maluliyet oranı esas alınarak karar verilmesi gerektiği belirtmiştir. Bu bağlamda kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

 

“Davalı tarafından davacının SGK tarafından tespit edilen %14 maluliyet oranına davalı işveren tarafından itiraz edilmesi üzerine dosya ATK 3. İhtisas Dairesine gönderilmiş. İhtisas Dairesinden aldırılan raporda davacının %19 oranında maluliyetinin bulunduğu bildirilmiştir.” “Usuli kazanılmış hak kavramı üzerinde yapılan açıklamalar sonucunda ATK 3. İhtisas Dairesi tarafından davacının meydana gelen iş kazası neticesinde maluliyet oranı %19 olarak belirlenmiş ise de; maluliyete itirazın davalı tarafından yapıldığı, davacı tarafından maluliyete itiraz edilmediği, sonuç olarak maluliyet konusunda davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu..”

Alınan karar taraflarca temyiz edilmiştir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi kararı onamıştır. Nihai karar başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 13.03.2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

3. Anayasa Mahkemesi Tarafından Değerlendirme

Anayasa’nın 36. maddesinin ilgili kısmı şeyledir: “Herkes, … yargı mervileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmadan kaçınamaz.”

 

Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınarak hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. diğer yandan Anayasa’nın 36.  maddesine “adil yargılanma” ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dahil edildiği vurgulanmıştır.

 

Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. dolayısıyla kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren ya da onu en önemli ölçüde etkisizleştiren müdahaleler mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilir.

 

Somut olayda iş kazası nedeniyle oluşan iş gücü kaybından doğan zararın tazmini talebiyle açılan davada, yargılanma sürecinde düzenlenen bilirkişi raporuyla tespit edilen maluliyet oranı farkı üzerinden fazlaya ilişkin zararın hesaplanması yönündeki talebin dava açılmadan önceki süreçte SGK tarafından düzenlenen raporda belirlenen maluliyet oranına itiraz edilmediğinden maluliyet oranı yönünden karşı taraf lehine usule ilişkin kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle -uyuşmazlığın bu kısmı yönünden esasa yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın reddedilmesi mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahale teşkil etmektedir.

 

a. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

Usule ilişkin kazanılmış hak ilkesi usul hukukuna ilk olarak Yargıtay içtihadı birleştirme kararları ile girmiş bir ilkedir. Söz konusu içtihadı birleştirme kararlarıyla çizilen çerçeveye göre bu ilke; ilk derece mahkemeleri bakımından mahkemenin bozma kararına uyması halinde artık bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve/veya hüküm vermek zorunda olmasını, ayrıca bozma kararı dışında kalan kısım hakkında yeniden inceleme yaparak karar verememesini; temyiz mercii yönünden ise bozma kararında belirtilen bozma gerekçeleriyle kendisinin de bağlı olmasını ve bozma kararı dışında kalan kısım hakkında tekrar inceleme yapamamasını ifade etmektedir.

 

Anılan ilkenin uygulama alanının zaman içinde yine içtihat yoluyla genişletildiği ve ilk çerçevesinin ötesine geçirildiği, bu bağlamda sadece bozma ve bozmaya uyma kararları ekseninde uygulanan bir usul kuralı olmaktan çıkarılarak bu ilkenin uygulanması suretiyle yargılama öncesindeki aşamada taraflarca yapılan herhangi bir işlem ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan böyle bir hakkın oluştuğundan söz edilebileceği yönünde bir yaklaşımın benimsendiği görülmüştür. Nitekim bu kapsamda taraflardan birinin henüz dava öncesindeki aşamada tesis edilen bir işleme/rapora itiraz etmemesinin ya da bunları hukuki dayanak/delil olarak göstererek dava açmasının, yargılama sürecinde anılan işleme/rapora itiraz eden taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşturmasının da Yargıtay içtihadıyla kabul edilerek anılan ilkenin uygulama alanına dahil edilen hallerden biri olduğu anlaşılmaktadır.

 

Bununla birlikte medeni yargılama usulüyle ilgili yürürlükteki mevzuatta usule ilişkin kazanılmış hak ilkeleri lafzıyla ya da içtihat yoluyla geliştirilen uygulama biçimleri itibarıyla bir usul kuralı olarak açıkça düzenleyen herhangi bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay da anılan ilkeyi uyguladığı kararlarında bu hususu dile getirmiş, usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir yasal hükmün bulunmadığını konunun yargı içtihadı ile geliştiğini belirtmiştir.

 

Somut davada Mahkeme usuli kazanılmış hak ilkesini başvurucunun maddi hukuka ilişkin hakkını aynı davada talep edememesine yol açacak biçimde uygulamıştır. Anılan uygulamanın dayanağını Yargıtay İçtihadı oluşturmakta ise de yargısal içtihadın bu kapsam ve mahiyette bir uygulamaya hukuksal dayanak teşkil etmeyeceği açıktır. Zira aksi yöndeki kabul, Anayasa’nın temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğini öngören 13. maddesi hükmüyle bağdaşmaz. Kuşkusuz yargısal içtihatlar, belirli bir konuyu düzenleyen kanun hükmünün uygulanmasını gösterme ve bu bağlamda hukuki belirliliği sağlamada temel kaynaklardan biridir. Ancak yargısal içtihatların bu işlevini yerine getirebilmesinin ön şartı o konuyu düzenleyen bir normun varlığıdır. Nitekim idari davalarda da daha önce sadece içtihadı bir uygulama zemini bulunan usuli kazanılmış hak ilkesi İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesinin ve 6545 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle eklenen “Danıştayın bozma kararına uyulduğu taktirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır.” biçimindeki hükümle idari yargılama usulü bakımından -bozma kararı bağlamıyla ve temyiz incelemesinin kapsamıyla sınırlı olarak yasal bir dayanağa oturtulmuştur.

 

Mahkeme; somut davada usuli kazanılmış hak kavramını uygularken değerlendirilmesini başvurucunun yargılama öncesinde SGK tarafından düzenlenen sağlık raporuna itiraz etmediği hatta davasını bu rapora dayanarak açtığı, yargılama sürecinde alınan ATK raporunun davalı tarafın SGK raporunda belirlenen orana itiraz etmesi üzerine alındığı olgusuna dayandırılmıştır.

 

Kural olarak tarafların ya da mahkemenin bir hukuk yargılamasıyla ilgili herhangi bir usul işlemi gerçekleştirebilmesinin ön şartı hukuken o yargılamanın başlaması, başka bir ifadeyle davanın açılmış olmasıdır. Dolayısıyla davanın açılması suretiyle yargılamanın henüz başlamadığı bir aşamada kişiler veya idari merciler tarafından gerçekleştirilen ya da dahil olunan iş ve işlemlerin teknik olarak bir yargılama usulü işlemi olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda başvurucu hakkında maluliyet oranının tespitine ilişkin olarak SGK Sağlık Merkezince düzenlenen raporun henüz yargılamanın başlamadığı bir aşamada, idari süreçte düzenlenmiş bir rapor olduğu gözetildiğinde başvurucunun söz konusu rapora ilgili mevzuat hükümleri kapsamında itiraz etmemiş olmasının bir yargılama usulü işlemi olarak değerlendirilemeyeceği açıktır.

 

Bununla birlikte Mahkemenin başvurucu tarafından esasen maluliyetinin varlığı olgusunu ispata yönelik hukuki bir delil olarak dosyaya sunduğu söz konusu raporu; yargılama sürecinde alınmış bir bilirkişi raporu gibi muameleye tabi tuttuğu, bu bağlamda 6100 sayılı Kanun’un bilirkişi raporuna itiraz müessesesini düzenleyen 281. maddesi hükmü çerçevesinde birtakım uygulamalarda bulunduğu, nitekim yargılama sürecinde davalı tarafından anılan rapora itiraz edilmesi üzerine dosyayı başvurucunun maluliyet oranına ilişkin yeniden bir rapor düzenlenmek üzere ATK’ya gönderdiği, ayrıca başvurucunun SGK Sağlık Merkezince düzenlenen rapora idari süreçte itiraz etmemesini yargılama sürecinde gerçekleştirilmiş bir usul işlemi gibi değerlendirdiği anlaşılmaktadır.

 

Bu itibarla gerek Kanun’un bilirkişi raporuna itiraz müessesiyle ilgili söz konusu hükmünün henüz yargılamanın başlamadığı bir süreçte gerçekleştirilen işlemlere de teşmil edilmesinin gerekse söz konusu hükmün bilirkişi raporuna itiraz edilmemesine diğer taraf lehine usule ilişkin kazanılmış hak oluşturma sonucuna bağladığı biçimindeki bir yorumun anılan hükme yönelik ve öngörülebilir olmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla dava açılmadan önceki idari süreçte düzenlenen bir rapora itiraz edilmediği için maluliyet oranının bu raporda hesaplanandan fazla olan kısmına yönelik talebin davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin söz konusu müdahalenin kanuni bir dayanağı bulunmadığı görülmektedir.

 

Bu çerçevede başvurucunun maluliyet oranını daha yüksek olabileceği Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için başvurulan bilirkişi incelemesi yoluyla olgusal olarak tespit edildiği halde bu durumun salt usule ilişkin sebeplerle, zararının belirlenmesinde -gerektiğinde daha ileri bir inceleme yapılması yoluna da gidilmeden- değerlendirmeye alınmaması ve başvurucunun bu bağlamdaki fazlaya ilişkin talepleri için yeni bir dava açma yoluna yönlendirilmesi başvurucuyu gerçekte maddi hukuka göre sahip olabileceği hakkını aynı davada tam olarak talep etme imkanından yoksun bırakmıştır. Dolayısıyla usule ilişkin bu uygulamanın başvurucunun söz konusu hakkı elde etmek amacıyla açtığı davayı anlamsız hale getirdiği, bu suretle başvuruya şahsi olarak ağır ve orantısız bir külfet yüklediği değerlendirilmiştir. bu itibarla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.

 

Somut başvuruya konu dava iş kazasına bağlı olarak meydana gelen iş gücü kaybından doğan zararın tazmini talebine ilişkindir. Bu tür davalarda kişilerin maluliyet oranının belirlenmesi uzmanlık gerektiren teknik bir konu olup nitekim mahkemeler de uygulamada tereddütlü durumlarda maluliyet oranının tespiti için resen ya da tarafların talebi üzerine bilirkişi incelemesi yoluna başvurmaktadır. Dolayısıyla bu tür teknik bir konuda, dava açtığı sırada kişiden maluliyet oranının gerçekte ne olduğunu net bir şekilde öngörmesini ve davadaki talebini buna göre kesin olarak oluşturmasını/sınırlandırmasını beklemek işin mahiyeti ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağdaşmaz. Bu bağlamda somut olayda başvurucunun dava dilekçesinde SGK tarafından maluliyet oranının %14 olarak tespit edildiğinden bahsetmekle birlikte bu durumu bir olgu, maluliyet oranının %14 olarak tespit edildiğinden bahsetmekle birlikte bu durumu bir olgu, maluliyetinin varlığına ilişkin hukuki bir delil olarak sunduğu, buna karşılık taleplerini bu oran üzerinden sınırlandırıldığına dair bir ifade kullanmadığı, bilakis dilekçede bildirdiği tazminat miktarı dışında sair talep ve dava haklarını da saklı tuttuğunu da belirttiği görülmüştür. Bu itibarla başvurucunun maluliyet oranı konusunda talebini sınırlandırdığından söz edilmeyeceğinden yukarıda ihlal sonucuna varılırken yapılan değerlendirmelerin yargılama usulü ilkelerinden olan ve hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olmasını, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar verememesini ifade eden taleple bağlılık ilkesini zedeleyen bir yönünün bulunmadığı da açıktır.

Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Select the fields to be shown. Others will be hidden. Drag and drop to rearrange the order.
  • Image
  • SKU
  • Rating
  • Price
  • Stock
  • Availability
  • Add to cart
  • Description
  • Content
  • Weight
  • Dimensions
  • Additional information
Click outside to hide the comparison bar
Compare